Devlet ve ihlal

S U N U Ş: Bu zorlu takipte elbette birçok yazar ve düşünürle yârenlik, yoldaşlık eder Yarabıçak; ancak Deleuze ve Guattari’nin “göçebe düşünce”sini yol boyunca en sıkı yol arkadaşı edinmiştir kendisine. Düşünmeyi kavram inşa’sı ve aynı zamanda imha’sı olarak gören bu düşünce tarzı; sınırlara, kodlara, adlara, velhasılı her türden düzen ve düzenbazlığa karşı mümkün mertebe etkili ve efsunlu düşünme araçları sağlar çünkü ve kendini yollara vurmuş bir metin için zorlu ama zorunlu bir donanım teşkil eder. Varlıklara, durumlara ve olaylara işaret eden kavramlardan müteşekkil bir donanım değildir bu. Daha ziyade, varlıklara, durumlara ve olaylara –bir kamikaze pilotu gibi– dalıp intihar eden; görevini ifa ettiğinde kendini imha edecek biçimde inşa edilmiş bir kavramsal donanımdır ve bu bakımdan Yarabıçak için elzemdir.

Böyle bir donanımla yola çıkan, yersizyurtsuz “göçebe” bir metin olarak Yarabıçak, ihtilalci değil ihlalci bir politik tavır, sınır tanımayan bir etik –hatta estetik– duruş sergiler. Okuru birlikte yolculuğa çıkmaya çağırmaz; tam tersine, yoldan çıkmaya kışkırtır. Kolunun altında Devlet ve İhtilâl değil, Devlet ve İhlal vardır. Henüz yazılmamış, yazılmayı bekleyen bir kitap…

Şükrü Argın, Sunuş
Devamını oku

leylek-dekupe.png


Yarabıçak: Bellek, ihlal ve infaz!

N O T O S: Yarabıçak, tek bir okunuşta anlaşılacak/yorumlanacak ve üzerine konuşulacak bir metin değil. Nedeni de şu: İmbiklerde çok dinlenmiş ve damıtılmış bir metin var karşımızda. İlk okuduğumda büyük bir heyecan duydum. Bir daha okudum, bir daha… Okumam hâlâ devam ediyor, edecek de… (Katmanlı bir kurgusu var kitabın, tıpkı Andrei Tarkovski filmleri gibi…)

Kurgunun sahiciliğinden dil’e geleyim; dil, kendi bütünlüğü içerisinde müthiş bir “şahsi üslup”u barındırıyor.  Çok katmanlı, farklı okuma alanları açan, metnin kendi kendini üreten/çoğaltan bir belleği var bu kitapta. Hiç şüphesiz kitabın girişinde Şükrü Argın’ın yazısı fazlasıyla zihin açıcı bir perspektifte duruyor. Belleğin, unutuşa karşı duruşunu anımsatan/anlatan Argın’ın yazısı, Yarabıçak’a, dolayısıyla Ömer Faruk’un “bellek dünyası”na eşlik etmesinin yanında, O’na müthiş bir biçimde senkronize olmuş durumda.(…)

Akademisyenler, sık sık şundan bahseder: “Disiplinlerarası kopukluğu gidermek.”  Yarabıçak, bana bu cümleyi fazlasıyla ama fazlasıyla düşündürttü. Bunun nedeni de Yarabıçak’ın [felsefi/edebi] disiplinler arasındaki kopukluğu gidermek için önemli bir çaba gösterdiğini görüyorum. Aynı zamanda Yarabıçak’ta alttan alta ikna etmeyi önemsemeyen, varlığın vurgusundan dem vuran ve o vurgunun kendi kendisinin bir parçası olabileceğine imkân veren, özen gösteren bir ısrar var. İşte o ısrar, Yarabıçak’ı, Türkçe edebiyatta bugüne kadar benzerine rastlayamayacağınız/karşılaşamayacağımız bir metin yapıyor.

Ertekin Akpınar, Notos
Devamını oku


Daha çok ihlal!

A L T Ü S T: Yarabıçak, modern dünyanın insanı kodlayan, araçsallaştıran, hareketsiz bırakan, söze, bedene, eyleme sınırlar koyan iktidarına karşı, devleti, ordusu, önderleri, kahramanları, bankaları, borsaları, gökdelenleri ve mabetleri olmayan, sınırlara aldırış etmeden yürüyüp giden Çingenelerden ilham alan yeni bir medeniyet arayışına çağırıyor okurunu. Bu arayışa engel olan yasakları tanımamaya, sınırları ihlal etmeye çağırıyor. (…) Her cümlesi özenle kurulmuş bir kitap. Sınır çizmeyen, sorgulayan, soruları çoğaltan, düşünen bir metin. Düşünüyor ve düşündürtüyor…

Cemal Yardımcı, Altüst
Devamını  oku


İhlale davetiye: Yarabıçak

M E S E L E: Ömer Faruk’un kitabının hem politik bir önemi var hem de bir duyguyu iletiyor. Bir yolda olma duygusu bu. Ve aynı zamanda yolda olmanın politikası. Sebebi ise karşılaşmalara ve etik-politik sorunlara dair bir metin olması. Anlatmayan, açıklamayan, ama okuru bir yaşam pratiği ile temasa sokan, kişinin katmanlarına değil ama bedenine dokunan bir metin. Bir başlangıç ve bir sonuç noktası arasında uzanan bir yol değil, sistemli ve organize bir ilerleme de değil, ama bunun yerine okuru daha başlarken yolun ortasında alan ve bittiğinde onu yine yolun ortasında terk eden bir ilerleme. Ve aynı zamanda politik alanın içinde sanatsal olanın açığa çıktığı, görüşe duygunun, egoya bedenin tuzak kurduğu bir ilerleme. Kaçınılmaz olarak böyledir; Deleuze’ün söylediği gibi, bedenimden kaçmak isteyen ben değilimdir, ama benden kaçmak isteyen bedenimdir.

Fahrettin Ege, Mesele Kitap dergisi
Devamını oku


Yarabıçak: Banka Soymuş Bir Devrimcinin İtirafları üzerine…

T 24 : Yarabıçak, Ayrıntı Yayınları’nı var eden o şövalye ruhunun imbiğinden süzülen bir çalışma. Zorlu bir çabanın ürünü, zira, çok küçük bir dikkatsizlikte ya da birkaç yanlış sözcük kullanımında magazinel ve bir tür hedonizm iltifatları!? ile karşılanması işten bile değildi. Zaten kitap boyunca işlenen, örülen tema, bir tür yapı sökümcülük örneği. Metnin mimarisinde aksayan yan yok; aksine barok akla geliyor.

Cesaret, kurulu ve işlemekte olanla; iktidar ve alt iktidar nüveleriyle çarpışmayı göze almayı gerektirir. (…)

Yorucu ve ağır bir hesaplaşma sonrasında, artık ilmeçerlerini söküp atmış, ferahlıkla kaleme alınmış açık uçlu ve dürüst bir kitap. Ömer Faruk, kendisinin kaçınacağı,  icabet etmekten yer yer ve ince ince imtina edeceği önerilerde bulunmuyor; çağrısını yaparken zaten artık o yolda epey mesafe kat etmiş olmanın getirdiği berrak bir akıl ve kendine özgü bir romantizmle sesleniyor. Sahiciliği, samimiyeti burada.

Murat Bjeduğ
Devamını oku


Yarabıçak: “Merkezî Havlayanlara” Karşı
“Aşağı Doğru Tırmananlar”

C O G İ T O: Hem neşeli, hem şizofrenik, hem kodlanmamış hem de unutkan; korkusuz, ölüm nedir bilmeyen çocuksal bir aktif gücün atılımı ve yaratıcılığıdır Yarabıçak.

Bir çocuğa bu imgeyi verin, bakın şairinizi ne kılığa sokar; imgeleminin kahkahalı ve şakrak utanmazlığıyla, nasıl yerden yere vurur gamlı, tövbekâr, mütefekkir şairi; yetişkinlerin saygınlık haritasından siler onu.

Yarabıçak kitabı provokatiftir; kendi alanım olan mimarlığı düşündüğümde; akademik hayatını “düz bir gelişim çizgisi” üzerinde geçireceğini varsayan öğrencilerin teorik derslerinde okutacağım sarsıcı, altüst edici boyutları olan bir kitap. Yerleşik hayatın üretim ilişkileri, değerleri, inançları, ahlakı, alışkanlıkları, dilleri, kodları, yazarın her sayfada hedef tahtasındadır; içinde öznelliğini üreteceği kodların kendine verilmesini bekleyen tasarım öğrencisi için bu kitap sert bir köksüzleşme talimidir.

Yarabıçak, sadece öykülerken değil; alıntılarken, fısıldarken, parantezler açarken, sorular sorarken, aktarırken de derinlikler yakalar. Banka soyan devrimcinin öyküsü (kitapta yazarın alt-benliklerinden biri) bunlardan en geniş olanıdır. Devrimci gencin yersizyurtsuzluğu da, ideolojik bağlanımının körlüğü de eleştirilir; örgüte bağlanımı bunca kökten, polisten kaçışı bunca kesin olmasa, onu mezarlıklarda, metruk evlerde, bekâr odalarında, ucuz otellerde, Perili Köşk’ün teras katında hangi güç yatırabilirdi, bilinmez; bu nedenle causasui bir göçebeden ziyade, kaderinde göçebelik olan bir tür tragedya kişisi gibidir.

Levent Şentürk, Cogito
Devamını oku


İhlal çağrısı olarak Yarabıçak

T A R A F  K İ T A P: Yarabıçak her şeyden önce ihlal ve göçebelik üzerine bir metin, sınırları ihlal etmeye, yerleşikliği sorgulamaya, göçebeleşmeye bir davet. Bizi kuşatan sınırların, hayatlarımızı önceden belirleyen kodların kaynağını yerleşiklikte buluyor Ömer Faruk. Göçebeliği ise özellikle politik boyutuyla, kodlayıcı, sınırlayıcı iktidar karşısındaki ihlalci gücüyle ele alıyor. (…) Yarabıçak sadece içeriğiyle değil, üslubuyla da ihlalden ve göçebelikten yana. Özenle yazılmış, farklı ifade yolları arasında geçişlilik sağlayacak şekilde tasarlanmış kıvrak bir metinle karşı karşıyayız. Şiir, öykü, anı, deneme, felsefe, müzik, sinema, tarih… hepsi iç içe. Ama zor okunan, dilsel ya da kurgusal bir arayış içinde olan, deneysel bir metin değil Yarabıçak.

Hakan Yücefer, Taraf Kitap
Devamını oku


Yara’dan bıçağa

T A R A F: Ömer Farukun İthaki Yayınları’ndan çıkan Yarabıçak- Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları isimli kitabı deneme türüne biçim, üslup ve içeriğiyle yenilik getiren bir metin. Neredeyse her satırının altını çizdiğim, düşündüren, içinden modernleşmenin ve kapitalistleşmenin getirdiği çok sayıda tartışılması gereken soruların çıkartılabileceği bir kitap. Metnin içinden felsefe de geçiyor, şiir de, şarkı da, sinema da… İtiraf etmeliyim ki, bugüne kadar hiçbir deneme bana bu kadar yakın gelmedi.

Ümit Kardaş, Taraf
Devamını oku


Savaş makinesi olarak Yarabıçak

B İ R G Ü N  K İ T A P: Acaba kendimizi özgür ve yeni bir dünya arayışını hayal ederken bile kodlara sıkıştırıyor muyuz gibi sorular Yarabıçak’ta sinema şiir, felsefe, sosyoloji, siyaset gibi çok katmanlı okumalar aracılığıyla tartışılmaktadır.  Her şeyden öte “savaş makinesi”ne dönüşen bir metinle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebilirim.

Selin Önen, Birgün Kitap
Devamını oku


Zihnin sınırlarını yıkmak

R A D İ K A L  K İ T A P: Asık suratlı akademik çalışmalardan uzak, disiplinler arası bir çalışmanın ürünü olan bu metin bir yerde sonlanmıyor, beynin kıvrımlarını harekete geçirerek yeni sorulara kapı aralıyor. Samimi, cesur, yer yer mizahi anlatımının yanında sert bir eleştiri anlayışına da sahip olan yazar, müzikli, sazlı sözlü, enerjik bir atmosfer yaratmayı başarmış.

Dilek Çağlayan, Radikal Kitap
Devamını oku


Yarabıçak
Banka soymuş bir 
devrimcinin
samimi itirafları, Ömer Faruk

V A R L I K: Geçtiğimiz aylarda, uzun yıllar Ayrıntı Yayınları’nın genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş olan Ömer Faruk’un Yarabıçak isimli deneysel metni yayımlandı. İçinden mitoloji, felsefe, sinema, şiir, şarkı ve siyaset geçen bu deneme-roman diyebileceğimiz kitap, Banka Soymuş Bir Devrimcinin Samimi İtirafları alt başlığıyla sunuldu. Düzyazıdan şiire, oradan denemeye, söylenceye sıçrayan anlatı birçok konuya değinerek zihin açıcı bir okuma vaat ediyor.

Ömer İzgeç, Varlık
Devamını oku


Abdalca bir hayat: Yarabıçak

G Ö S T E R İ:Yarabıçak bir yönüyle, Şükrü Argın’ın giriş yazısında çağrıştırdığı gibi, Devlet ve İhtilal’e bir nazire sayılabilir, çünkü “nasıl bir dünya istiyorum” ve “oraya nasıl ulaşılır” sorularına kuramsal önermelerin yanı sıra, hatta onları neredeyse saklayarak, bir yanıt arıyor. İnsanların uzun metinler okumaya zamanlarının da, heveslerinin de kalmadığı bir dünyada, geçmişe hayıflanıp köşeye çekilmek yerine, farklı tarzları içeren, kimi zaman görselleşen bir metinle, yeni bir alternatif sunuyor okurlara: Oyun, öykü, roman, anı, şiir, anlatı, senaryo, deneme vs.’yi iç içe geçiriyor. (…)

Politik tartışmalar dedimse, bildiğiniz gibi değil. Devrimcilerin iktidar hedefinin nasıl işe yaramaz bir geri dönüşle karşılaşacağını/karşılaştığını, çünkü medeniyeti ciddiye almadığını, hadi kitaptan başka bir dille söyleyelim, devrimci olduğunu iddia ederken nasıl mevcut paradigma içinden konuştuğunu, sınırları/yerleşikliği tartışmayan, bedeni özgürleştirmeyi ihmal eden, ihlal yerine ihtilali öne çıkaran bir devrimci çabanın nasıl kısır ürünler verdiğini, örneklerle anlatmaktan söz ediyorum. (…)

…yazar kitabının sonlarında göçebe düşüncenin ve göçebe toplulukların büyük, ama ihmal edilen evrensel geleneğini, kültürümüzde mevcut olan derviş (“abdal”) geleneğiyle birleştiriyor. Anadolu’nun büyük “abdal”ı Neşet Ertaş türküleri eşliğinde “dünyada gönlü/gözü olmadan” her yeri dolaşan abdallarla, “kendine malum olanlar”la, “elini/eteğini çekerek” diyar diyar dilenenlerle bir olgunlaşma yolculuğuna çıkarıyor. Okumadan bilen, kırmadan sevenleri, yolunda alıkonulmamak için bile-isteye kendini “dışarlıklaştıranları” tanıtıyor. Kitabın son sorusu böylece anlam kazanıyor: “”Ey yolu bu satırlara düşen yolcu! Paranoyak köle mi, yoksa şizofren göçebe misin? Hangi yolu adımlıyorsun?”

Hakan Atalay, Gösteri
Devamını oku


İki kitap

Ö Z G Ü R  G Ü N D E M: Ömer Faruk’un kitabı bugüne kadar siyasi tabu deyin, örf, âdet ve gelenek deyin, her ne derseniz deyin; yaşadıkların(m)ızın, uğrunda mücadele ettiğin(m)izin/ verdiğin(m)izin yeterince gerçek ve doğal özgürlükler olmadığını anlatıyor. Sahici olan özgür yaşama vurulan kelepçeleri çözecek olan anahtarın doğal, yalın ve riyasız içten duygular olduğunu bazı öykülerle anlatıyor. Anlatırken de okuyucuyu biraz geçmişine öykündürüyor, en çok da düşündürüyor. Sizin her ne sebeple olursa olsun dokunmaya cesaret edemediğiniz veya dokundurtmak istemediğiniz tabularınıza önce kendisi cüretle dokunuyor. Sonra dokunmakla kalmıyor, sizi geçmişinize götürerek “kutsal” geçmişinizdeki özgürlük mücadeleniz ve hayallerinizle, gerçek ve sahici olan (olması gereken) özgürlükle yaşamınızı test etmeye itiyor. Bu teste cesaretiniz varsa, kitabı okuyun, karşılaştırın. Yüzleşin. Cesaretiniz yoksa da yine okuyun. Zaten “usulden” olan özgür yaşamınızı, “esastan” olan özgürlükle karşılaştırmak üzere o sizi yeterince kışkırtıyor.

Abdullah Aysu, Özgür Gündem
Devamını oku

leylek-dekupe.png


İhlal çağrısı olarak Yarabıçak

Semih Bilgen, egoistokur
Oku


Yarabıçak: Filozofun düş arayışı

Süha Sertabiboğlu, Aydınlık Kitap
Oku


Cahil Hoca’nın Hayat’ı Yarabıçak’landı!

Hakan Kaynar, Kamyon
Oku


Yara’dan Bıçağa: Ömer Faruk

Seda Birkan
Oku


Devletler Gölgesinde Özgürlük

Emir Tanrıkulu
Oku


Bir zarf ve mazruf hikâyesi

Hayati Roman, Sabit fikir
Oku


Akıcı bir kitap

Yankı Enki, Sabah
Oku


leylek-dekupe.png