12

abdullah-aysu.png

İki kitap

Abdullah Aysu

Bu hafta izninizle iki kitap hakkında paylaşımda bulunmak istiyorum. Biri Epos Yayınları’ndan, Köylülükten Sonra Tarım adıyla çıktı, diğeri Yarabıçak adıyla İthaki Yayınları’nca yayımlandı.

Önce Köylülükten Sonra Tarım kitabını ele almak istiyorum. Bilindiği üzere çiftçiliğin ortadan kaldırılması, tarımın şirketleştirilmesi için uzunca bir süreden bu yana hükümet destekli acımasız bir şirket politikası uygulanıyor. Uygulanan bu politikalarla insanlar/çiftçiler topraklarından ediliyor. Söz konusu politikalar köylüleri, çiftçileri sadece topraklarından değil, yurtlarından, kültürlerinden de koparıyor. Kendi yaşamlarına ve kültürlerine yabancılaştırıyor. Yetmiyor, yabancısı oldukları kültürlerde yaşamak zorunda bırakılıyorlar. Epos Yayınları’ndan çıkan bu kitap, kendi alanında uzman 15 kişinin yazdığı makalelerden oluşuyor. Kitabı derleyenler: Abdullah Aysu ve M. Serdar Kayaoğlu.

Kitap neleri anlatıyor, kısaca ondan da söz edeyim. Bilindiği üzere Türkiye tarımının mevcut aşaması, ekonomik ve siyasal iktidarın meşrulaşma döngülerinden birini ifade ediyor. Türkiye’de üretim, nüfus, şehirleşme ve ticaret hacmindeki değişim süreçlerinin “toplum” ve ekonomide yarattığı dönüşümlerin tarım alanındaki yansımaları, Türkiye’de bir dönemin bittiğine işaret ediyor.

Sona eren dönem, Türkiye tarımının özellikle II. Dünya Savaşı ile 2000’li yıllar arasında kalan uzun süreçteki nüfus, şehirleşme, ticaret ilişkilerinin yerleşmesi ve şehir-köy “toplumsal” metabolizmasının çatlama aşamasını göstermektedir.

Köylülükten Sonra Tarım ilk olarak yok edilen köylülüğün yansıması olan süpermarketler ve GDO’lu gıdaları, ardından da Osmanlı’dan “modern” dönem Türkiye’sine bağlanan süreçte onarılamaz tarzlarda çatlayan köy-şehir metabolizmasını inceliyor.

Diğer kitap, Yarabıçak ismiyle çıkan kitap. Yarabıçak kitabının yazarı, Ömer Faruk.

Ömer Faruk’un kitabı bugüne kadar siyasi tabu deyin, örf, âdet ve gelenek deyin, her ne derseniz deyin; yaşadıkların(m)ızın, uğrunda mücadele ettiğin(m)izin/ verdiğin(m)izin yeterince gerçek ve doğal özgürlükler olmadığını anlatıyor. Sahici olan özgür yaşama vurulan kelepçeleri çözecek olan anahtarın doğal, yalın ve riyasız içten duygular olduğunu bazı öykülerle anlatıyor. Anlatırken de okuyucuyu biraz geçmişine öykündürüyor, en çok da düşündürüyor. Sizin her ne sebeple olursa olsun dokunmaya cesaret edemediğiniz veya dokundurtmak istemediğiniz tabularınıza önce kendisi cüretle dokunuyor. Sonra dokunmakla kalmıyor, sizi geçmişinize götürerek “kutsal” geçmişinizdeki özgürlük mücadeleniz ve hayallerinizle, gerçek ve sahici olan (olması gereken) özgürlükle yaşamınızı test etmeye itiyor. Bu teste cesaretiniz varsa, kitabı okuyun, karşılaştırın. Yüzleşin. Cesaretiniz yoksa da yine okuyun. Zaten “usulden” olan özgür yaşamınızı, “esastan” olan özgürlükle karşılaştırmak üzere o sizi yeterince kışkırtıyor.

İyi okumalar.

12.12.2014, Özgür Gündem

19228